Güncelleme Tarihi: 25 Mayıs 2021

Gösterim: 292

Tarih Araştırmaları Topluluğumuz Tarafından “Bandırma Arkeoloji Müzesi” Söyleşisi Düzenlendi

Tarih Araştırmaları Topluluğumuz Müzeler Günü ve Müzeler Haftası kapsamında bu kez Bandırma Arkeoloji Müzesi’ni ele alan bir söyleşi düzenledi. Moderatörlüğünü Fakültemiz Tarih Bölümü  Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Türk'ün yaptığı söyleşiye konuşmacı olarak Bandırma Arkeoloji Müzesi Müdürü Ali Atmaca katıldı.

Atmaca ilk olarak Müzeler Haftası’na ilişkin görüşlerini ifade etti. Atmaca, “Dünya kültür mirasının korunması ve müzeciliğin tanıtılması amacıyla 18 Mayıs Müzeler Günü ilan edildi. 1982 yılında ilk Müzeler Haftası olarak kutlanıyordu ama 2011 yılından itibaren ise Müzeler Günü olarak tüm dünya ile birlikte 18 Mayıs’ta kutlanmaya başlandı.” dedi.

“Genel olarak müzeler ne gibi faaliyetler yürütüyor veya sorumluluk alanları nedir?” sorusuna Atmaca, “Müzelerimiz kültür varlığının aynası olarak görülmesi lazım. Eskiden müze dediğimiz zaman kültür varlıklarının korunduğu binalardı. Ama artık müzeler öyle bir yere geldi ki günümüzde en azından yaşanabilir, sürdürülebilir, yaşatılabilecek bir alan; insanların keyifle zaman geçirebilecekleri bir alan oldu. Zaten 19.yy’a kadar koleksiyonla eşleşen ve günümüzde kurumsal bir kimliğe yükselen uygarlık tarihine ait her türlü objenin bilimsel esaslar çerçevesinde korunarak sergilendiği halkın beğeni ve kültürel birikimi zenginleştiren, araştırmacıların çalışmalarını kolaylaştırıcı ve geliştirici tarihi verilerin gelecek kuşaklara aktarıldığı mekanlardır. Kültür varlıkların müzeye girişiyle başlayalım. Çünkü müzeye girerken bir takım aşamalar geçiriyor. Her şeyden önce müzenin toplama işlevi var. Ya kazılardan geliyor, ya hibe yoluyla oluyor, ya zor alım yoluyla oluyor, ya da satın alma yoluyla oluyor.  Bunlar alındıktan sonra müzede kayıt altına alınıyor. Daha sonra belgeleme işlemi olarak nereden nasıl geldiğine ilişkin belgeleme çalışması yapılıyor. Daha sonra gelen eserler eğer gerçekten sergilemeye değer ise insanların beğenisine ve bilgisine sunuluyor. Yani teşhir oluyor. Bu eserlerimiz gelecek kuşaklara bırakmak zorunda olduğumuz bir mirastır. Biz nasıl bunları teslim aldıysak biz de bizden sonraki nesillere bunu teslim etmek zorundayız. Dolayısıyla bu eserlere ilişkin konservasyon, restorasyon gibi işlemler yapılması sağlıklı bir iklim ortamı yaratılarak eserler korunuyor. Bundan sonra eğitim işlemi önemli. Biliyorsunuz üniversiteler, okullar, bu konuyla ilgili kurumlar bunun bir parçası. Mesela Müzeler Günü’nde biz okullarla bir araya geliyoruz, etkinlikler yapıyoruz. Getirilen eserlerin bir de tanımlanması gerekir dönemsel olarak. Nasıl bir eser diye akademisyenler ya da müzeler uzmanları tarafından bir şekilde araştırılması işlemi gerçekleştiriliyor. Bunların envanter tanımları yapılır. Hammaddesinin ne olduğu, nelerden yapıldığı ve buna ilişkin çalışmalar kayıt altına alınır. Bunu insanlara iletişim yoluyla ulaştırıyoruz. Artık internetin var olduğu sanal bir dünyada müzelerin web sayfaları olsun, sosyal medya hesapları olsun ya da dergi, bülten ya da buna benzer yayınlarla insanlara tanıtılıyor.” cevabını verdi.

Atmaca ayrıca söyleşide Bandırma Arkeoloji Müzesi hakkında da bilgiler verdi. Atmaca, “Müzemiz Kuzey Marmara ve Güney Batı Anadolu Bölgesi’nin arkeolojik hazinelerinin sergilendiği çok önemli bir müzedir. Bu müzenin yapımı 1990’ların başında Bandırma’da faaliyet gösteren Bandırma Müze Yapma ve Yaşatma Derneği’nce başlanıyor. Belediyeden bir arazi tahsis ediliyor. İnşaat 1995 yılına kadar yerine getiriliyor. 2003 yılında Balıkesir Kuvay-i Milliye Müzesine bağlı bir birim olarak hizmete giriyor. 2008 yılında Bandırma Müzesi müdürlük statüsünü alıyor.  2010 yılında da Bandırma Müzesi’nin görev alanları belirleniyor. Müzemiz dışarıdan bakıldığı zaman aslında bir akropolü andırıyor. Müze binası bal peteği şeklinde planlı ve tepesindeki fenerlerle beraber bir Osmanlı mimarisini andırıyor. Müzemizdeki eserlere bakarsak iki tane teşhir salonumuz var. Biri büyük, biri küçük. Büyük olan teşhir salonumuz 20.yy başlarına kadar olan çağların sergilendiği salonumuzdur. Küçük olan salonumuz ise Azerbaycan’dan, Avrupa’ya gaz nakli için boru hattı döşenen Manyas ilçesinin çavuşlar köyünde müzemize yapılan kurtarma kazılarında açığa çıkan eserlerin sergilendiği salondur.” dedi.


Fotoğraflar